Türk Silahlı Kuvetlerinde Disiplin Suç ve Cezaları ve Yargı Denetimi Doktora Tez Taslağı Avukatlık Bürosu

Türk Silahlı Kuvetlerinde Disiplin Suç ve Cezaları ve Yargı Denetimi Doktora Tez Taslağı Avukatlık Bürosu

AYİM disiplin cezalarının denetiminde AsCK’nun 111. Maddesini de dikkate almalı ve disiplin cezasına sebep olan eylemin gerçekte disiplin suçu oluşturup oluşturmadığını denetlemelidir. Bu doğrultuda devletin vatandaşlarını korumaya yönelik olaraksosyal ağ sağlayıcılara ilgili kişilerin kişilik hakkı ihlallerine ilişkinolarak başvurabileceği bir kanal oluşturması yerindedir. Ancak bu koruma halihazırda 5651 sayılı Kanun’un 9. Uyarı yöntemi olarak 5651 sayılıKanun’un tanımlar maddesinde de yer alan bu düzenlemeye karşın, sosyal ağsağlayıcılar bakımından günlük erişim üzerinden getirilen bir sınırlama yapılansöz konusu düzenleme açısından belirsizlik yaratmaktadır. Fıkraları, oda hapsi cezası nedeniyle özgürlüğün sınırlandırılmasında mahkemeye başvuru hakkı tanımışken, 1602 sayılı AYİM Kanununun 21.

Bu nedenle, kusursuz sorumlulukrejiminin kabul edilebilmesi için sebep olma esasının yanı sıra kusurilkesinden ayrılmaya neden ihtiyaç olduğunu gerekçelendiren başka esaslar daaranır. Kusursuz sorumluluk istisna olup öngörülmesi için birden fazla esas(veya gerekçe) gerekmektedir. Bu halde yer sağlayıcının içerikten sorumluolmaması, sorumluluğunun ikincil olması ve tamamen soyut bir zarar tazminisorumluluğu altında bırakılmasını konu edinen söz konusu düzenleme Anayasa’nın2. Temel haklara yönelik müdahalelerin anayasaya uygunluğundan sözedebilmek için öncelikle ilgili maddelerde belirtilen meşru bir amaç taşımasıgerekmektedir. Yukarıda açıklandığı gibi yasanın gerekçesinde ifade edilentemsilci atama yükümlülüğünün amacının mahkeme kararlarını uygulamak olduğuamacının ikna edici olmadığı açıktır. Diğer taraftan sosyal medyaplatformlarının kazançlarından vergi alma amacı olduğu da gerekçede yeralmaktadır. Ancak yukarıda belirtilen hakların sınırlandırma nedenleri arasındavergi elde etme amacı yer almadığı gibi başka bir ülkede o ülke yasalarına görekurulan ve faaliyetlerini başka bir ülkede yürüten bir işletmeninkazançlarından vergi elde etme isteğinin ne ölçüde meşru bir amaç olduğu datartışmalıdır. Nihayetinde Türk vatandaşları tarafından hizmetlerindenyararlanılmış olması bu şirketlerin Türkiye’de faaliyet gösterdiği anlamınagelmemektedir. Eğer devlet söz konusu hizmetten yararlanan Türk vatandaşlarınınharcamalarından vergi almak istiyorsa bunun yolu vergi kanunlarında değişiklikyapmaktır. Devletin yargı yetkisi, esasen o devletin egemenlik alanı olanülkesinde söz konusu olabilir\. VIP oyuncu ol, özel ödüller ve avantajlar kazan. mostbet casino\. Yargı yetkisinin bir diğer görünümü de devletincezalandırmak yetkisidir. Cezalandırmak yetkisi devlet egemenliğinin bir sonucuolduğu için, devlet bu yetkisini de esasen kendi egemenlik alanı olan ülkesindekullanabilir.

Dahası yasada platformlar tarafından kaldırılan içeriksahiplerinin bu karara itiraz edebileceklerine ilişkin bir düzenleme de yeralmamaktadır. Dolayısıyla bu özel şirketler aleyhine ancak hukuk davasıaçabilirler ki bu da uzun yargılama süreleri ve yüksek dava masraflarınakatlanma zorunluluğu anlamına gelmektedir ki böyle bir düzenlemenin çatışanhaklar arasında hassas bir denge gözettiği söylenemez. Bu haliyle düzenleme hem Anayasal ilkelere hem de uluslararasıinsan hakları standartlarına aykırıdır. Özel şirketlere temel haklara müdahaleyetkisi verilmesi, hatta bunun yasa ile zorunlu hale getirilmesi baştaAnayasanın 5. Maddesinde devlete yüklenen pozitif ödevin ihlali anlamınagelmektedir. Bir özel şirkete kişilerin ifade ve haberleşme özgürlüklerinemüdahale yükümlülüğü öngören böyle bir düzenlemenin Birleşmiş Milletler İfadeÖzgürlüğü Özel Raportörü David Kaye tarafından Alman NetzDG yasasıyla ilgiliolarak dile getirdiği bütün sakıncaları içermektedir ve Anayasanın 22 ve 26. Maddelerindegüvence altına alınan temel hakları ihlal etmektedir. Ve 9/A maddelerinde kişilik haklarının ve özelhayat hakkının ihlal edildiğini ileri süren kişiler için bu haklarına yönelikihlalin kaldırılmasını isteyebilecekleri hızlı hak arama mekanizmalarıöngörülmüştür.

Maddesinde üç günden iki aya kadar olarak belirlenmiştir. Milli Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli Devlet memurlarına, sadece amire saygısızlık ve emre itaatsizlik suçlarından dolayı disiplin cezası verilebilir. Disiplin bozucu diğer eylemleri hakkında ilgili kanun hükümleri uygulanır. Askeri disiplin hukukunu düzenleyen normlara bakıldığında, işkence, kötü muamele, dayak,  eziyet, hizmetçilikte kullanma, hakaret ve sövme  eylemleri kimilerinin askeri suç kimilerinin ise disiplin suçu olarak düzenlendiği, bu tür suçların takibinin de şikayete bağlı olmaksızın yapıldığı görülmektedir. Kendisinin veya başkasının hayatına yönelik haksız ve devam etmekte olan bir saldırıyı defetmek zorunluluğu içinde kuvvet kullanarak, saldırganı öldürmek durumunda kalan kimse, sözleşmenin 2. Maddesine (yaşama hakkına) aykırı davranmış olmaz. Maddesinde “yaşama hakkı” konusunda öngörülen sınırlamalar (istisnalar) “kısıtlayıcı” niteliktedir, bu istisnai hallerin dışında insan hayatına kasten son verilemez.

Maddesi kapsamında esastan incelemeye almış olması gibi[645]. Askeri Yargıtay bir kararında [634]; “…Anayasamızın “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlığını taşıyan 26 . Maddesinin ilk fıkrası, “bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar” hükmünü içermekte olup, maddenin 2 . Fıkrasında bu hürriyetin sınırlanma şartları, son fıkrasında hürriyetin kullanılma usulünün kanunla düzenleneceği hususu yer almakta, konumuzla ilgili önem arz eden maddenin 3 . Fıkrasında ise, “haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümlerin, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmayacağı” hükme bağlanmaktadır. Temel hak ve hürriyetlerin özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere istinaden, ölçülülük ilkesi dahilinde ve Anayasa’nın sözüne, ruhuna, demokratik toplum düzeni ile lâik cumhuriyetin gereklerine uygun olarak kanunla sınırlanabileceği Anayasa’nın 13 . AİHM, idari işlem ve eylemlerden kaynaklanan bazı davaları medeni hak ve yükümlülükler kapsamında görerek 6. Madde kapsamında değerlendirilmiştir[583]. AİHS m.6’daki “medeni hak ve yükümlülükler” kavramı içine idari uyuşmazlıklar, özellikle ilk bakışta kapsam dışı gibi görünen “memur” uyuşmazlıkları da girebilmektedir.

Tüm bu hususlar serî muhakeme usûlünde itiraz ile etkili birkanun yolu imkanı tanınıp tanınmadığı tartışmasını da beraberindeGetirmektedir. Kanun yolları yargılama makamının verdiği kararların bir başkamakam tarafından denetlenmesini, gerekiyorsa hukuka Aykırılığın giderilmesiveya yanlışlığın düzeltilmesini sağlayan hukukî ya da yasal çaredir. 260 gerekçesinde de “kanun yollarına başvuru”nun “insanhakları ve âdil yargılama ilkesi bakımından büyük önem” taşıdığı vurgulanmıştır.Ayrıca kişilerde adalet duygusunun pekişmesini de sağlamaktadır. Bu hukukdevleti ilkesinin de bir gereğidir. Tüm bunlara ek olarak maddî gerçeğinaraştırılması ilkesi, kanun yolları için de geçerlidir. Kanun yolları, maddîgerçeğe ulaşmadaki engellerin kaldırılması yönünde bir işleve sahiptir.Mahkemeye başvuru hakkının korunması için kişiye teorik ve hayalî değil, gerçekve fiilen kullanılabilir, etkili güvenceler sağlanmalıdır. Bu bağlamda “hakaramak için mahkeme önüne gidebilme olanağının da gerçekten, fiilen ve etkilibir biçimde mevcut olması gerekmektedir.” Dolayısıyla kanun üzerinde itirazhakkının teorik anlamda tanınırken, kişinin hak arama hakkını sonuç alacakşekilde kullanabilmesi için, iki dereceli yargılamanın amacına uyacak şekildeetkin mekanizmalara dayanması da gerekir. Maddeleri kanun koyucuya; hâkiminyargı yetkisini kullanarak maddi hakikate ulaşmasında gerekli tedbirleri almakve bu yetkinin kullanımını kısıtlayan müdahalelerden kaçınması hususundayükümlülük öngörmüştür. Bu açıdan kanun koyucunun mahkemenin yargı yetkisinikullanırken yani bağımsız olarak vicdani kanaatine göre hüküm verirken bunamüdahale etmek suretiyle takdir yetkisini kaldırması ya da kısıtlaması, yargıyetkisinin kullanılmasına ve mahkemenin bağımsızlığına müdahale edilmesisonucunu doğurur.

  • Maddesine göre, disiplin suçları, 477 SK’nun oda ve göz hapsi cezasıyla cezalandırdığı fiillerdir.
  • Asker statüsündeki kişilerin, dayanağı Anayasa’da (Md.72) olan yasalar gereği askerlik hizmetini ifa ederken, anayasal haklarının kullanımında hizmetin gerektirdiği düzenlemelere tabi olacağı açıktır.
  • 21 gün boyunca sadece ekmek ve su ile beslenmek  belli aralıklarla normal öğün verilse dahi)  kişinin sağlıklı yaşama hakkının ihlali olduğu gibi, aç bırakma çağımızın ceza yöntemleri arasında kabul edilemez.

Üstlerin disiplin ceza verme yetkileri yoktur. Bir astın disiplini bozan bir hareketine rastlayan üst, failin disiplin cezası ile cezalandırılmasını ancak disiplin amirinden isteyebilir. Üstler disipline aykırı durumlarda AsCK’nın 169. Maddesi[277] gereğince astı geçici olarak tutuklama[278] yetkisine sahip olsalar bile, bu kişilerin cezalandırılmasını ancak disiplin amirinden talep edebilir. AsCK’da  şahsi hürriyeti tahdit eden cezalar[245] ağır hapis[246] ve hapis ve kısa hapis olarak sayılmış, kısa hapis cezaları da göz hapsi ve odda hapsi olarak belirlenmiştir. Subay, astsubay, Milli Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli Devlet memurları, uzman jandarma ve uzman erbaşlar hakkında,  dört haftaya kadar göz hapsi cezası verilebilmektedir. Erbaş ve erlere göz hapsi cezası verilemez.

477 SK’da da disiplin suçları düzenlendiğinden, disiplin tecavüzünü; “hiçbir ceza kanununda ve 477 SK’da düzenlenmeyen fiil ve tekasüller” olarak tanımlamak daha uygun olacaktır[70]. Acaba, bir asta müessir fiil suçu işlendiğinde, söz konusu fiilin askeri cürüm olan vahim hal mi, yoksa askeri kabahat olan az vahim hal mi olduğunu kim belirleyecektir? Bunu belirleyecek kişi, asta müessir fiil suçunu işleyen kişinin disiplin amiridir[53]. Maddesine[49] göre, askeri şahıslardan birini, amirine veya üstte karşı itaatsizliğe, direnmeye, fiilen taarruza sevk ve tahrik eden kişi “muharrik” sayılmaktadır. Muharrikin tahrikine rağmen suç işlenmemişse, AsCK’nun 93/2. Maddesi uyarınca failin kısa hapisle cezalandırılacağı düzenlenmiştir. Bu durumda yani fiil teşebbüs halinde kaldığı taktirde  askeri kabahat niteliğindedir[50]. Bu çerçevede 9.madde kapsamında erişimin engellenmesine karar verilmesi bakımından yargısalmakamlar tarafından gözetilmesi gereken hususlar birçok kez tekrarlanmıştır (KeskinKalem Yayıncılık ve Ticaret A.Ş. ve diğerleri, § 111). (5) numaralı fıkrada ise sulh ceza hâkimi tarafındanmadde kapsamında verilecek içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararlarınındoğrudan Birliğe gönderileceği belirtilmiştir. Söz konusu fıkralarda yer alan “…içeriğinçıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi…” ibaresi dava konusukurallardan birini oluşturmaktadır. Maddesinin (4) numaralı fıkrası uyarınca verilen içeriğinçıkarılması kararının suç isnadına ilişkin bir güvence olan masumiyetkarinesine aykırılık teşkil edip etmediğinin tespiti için bu kararın bir suçtespitine bağlı olarak yapılıp yapılmadığının ve ceza niteliğinde olupolmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu çerçevede yer sağlayıcılarayükümlülüklerini yerine getirmedikleri takdirde yüz bin Türk lirasından birmilyon Türk lirasına kadar idari para cezası uygulanmasına imkân tanınmaması suretiyleöngörülen caydırıcılığın, yükümlülüklerin yerine getirilmesini sağlama amacınaulaşma bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez.


Posted

in

by

Tags:

Comments

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *